BIRINCI BÖLÜM.
Baba, bunu sen
söyledin... Ben, şaneseri sağ kaldığımdan beri... Sen ilk kez bu kelimeyi
telafuz ettin.
Ben ise
bekledim... Uzun zaman, çok uzun zaman bekledim... Bana öyle geliyor ki yüz
sene geçti, yakınlarımı, ailemi son kez orada, evimin avlusunda gördüğümden
beri.
Ebeveynlerimi,
kız kardeşlerimi, ninemi... Yüzlerini hatırlıyorum. O zamanlar, öylesine
yapmacık bir şekilde gökyüzüne çevrili yüzlerinde ne yazıldığını anlamıyordum.
O zamanlar bu kelimeyi bilmiyordum.
Ve işte... Sen
telaffuz ettin onu…
Donup kalmak
istiyorum muhteşem sarayının salonlarından geçen o son çınlamayı duymak için.
Sen ayakta duruyor, elini kaldırıyor, parmaklarını kutsal pozda
birleştiriyor ve söylüyorsun... O kelimeyi söylüyorsun... Duyuyorum, kanın damarlarımı
nasıl yaktığını... Kalbimin dizlerimde nasıl attığını...
Uzun ve hüzünlü
yüz yıl boyunca ben bunu öğrenmek istedim, o gün evimin avlusunda, bana bu
dünyadaki en yakın insanlara ne olduğunu... Ve sen bana bunu söyledin.
Sen bana:
“Melkisedek (Yüz yıl önce adım buydu), sen hayatta kalmamalıydın. Ölmen
gerekiyordu. Hayatta kaldığına göre, o zaman neler olduğunu bilmen gerek...”
İşte o anda, sen
o kelimeyi telafuz ettin, yüz yıl önce, evimin avlusunda, yüzleri yapmacık bir
şekilde gökyüzüne çevrili olan ebeveynlerimin yüzlerinde yazılı olan o
kelimeyi...
Ben hala adımın
“Melkisedek” olduğunu hissediyorum. Çünkü ben hala canımın yandığını
hissediyorum. Yeniden canım yanıyorum...
Baba, hadi senin
kim olduğunu tahmin edeyim!
Sen Papa
Benedikt’sin – yüz yıl önce adın buydu.
Sen Papa Pius,
Pius’sun! Papa Ioannes’sin! Papa Paulus’sun! Papa Ioannes Paulus, yeniden
Ioannes Paulus’sun! Ve yeniden Benedikt’sin. Şimdi Papa Franciscus’sun.
Ve sen kesinlikle,
kötü cadı tarafından büyü yapıldığı için, hiç bir şey duymadan ve görmeden yüz
yıl boyunca kendi sarayında uyuyan, o güzel kız değilsin!
Sen, Baba,
kesinlikle bu yüz yıl boyunca uyumadın, sağır ve ya kör değildin... Bütün bu
yüz yıl boyunca, evimin avlusunda, askerlerin çevresini sardığı ailemin başına
ne geldiğini çok iyi biliyordun.
Ve ebeveynlerimin
öylesine yapmacık bir şekilde gökyüzüne çevrili yüzlerindeki
ifadeyi...Biliyordun, bunun olduğunu... Daha o zaman biliyordun.
O zaman neden
özellikle bu gün?
Ne istiyorsun,
yaşlı çok isimli Baba?
Ve yine ne
istiyor, seni gönderen kocakarı?! Dörtte üçü ölmüş olan milletim, senin altın
kaplı dünyanın her köşesinde daha ne kadar altın balığın olacak?
IKINCI BÖLÜM
Baba, sana itiraf
ediyorum: Bu yüz içinde, gizlice dinlemeyi öğrendim... Düşüncelerini bile
duyabilmek için, farkedilmez olmayı, sessiz olmayı öğrendim... Bu yüzden
telaffuz ettiklerin umurumda bile değil, çünkü ben asıl düşüncelerini
biliyorum...
Asıl düşündüğün
ise:
“Bu yaşlı
mekanizma ne kadar da kötü çalışıyor, KENDİ YAKININI SEV, artık neredeyse kimse
onu kullanmıyor...
Ve ne kadar da
güvenilir çalışıyor bu mekanizma, EN YAKININDAN NEFRET ET. Benim hükümdarlığım
için Osmanlı, Rusya, Almanya İmparatorlukları ne kadar da tehlikeliydiler...
Şimdi neredeler?.. Çöktüler! Toza dönüştüler!
Ah değerli İsrail
Lazareviç, bize bu konuda nasıl da yardım ettiniz... Ne kadar da harika bir
fikir, bir seferde iki büyük imparatorluğu yolumdan savuşturdu!
Ne mutlu ki, siz,
kendiniz ve sizin deprem benzeri, dehanız, sadece kısa bir süre için daha uzun
yaşayabildiniz. Sizin ile iyiydi ama ne de olsa sizsiz daha sakin.
Haklısınız,
sevgili İsrail Lazareviç, her zaman için, elinde silah ile öldüren suçlu olur!
Ve asla katili yöneten suçlu olmaz...
İşte bu
Melkisedek isimli çocuk ve onun bütün torunları, günümüze kadar her şey için
hala, sizin altın kaplama sloganınız olan: “TÜRKİYE TÜRKLER İÇİNDİR!”in çılgına
çevirmesi sonucu karşılarına çıkan her şeyi kesmeye yönelen Türk askerlerini
suçluyor.
Şaşırtıcı olan
ise, dört yüz yıl boyunca, sağ kalabilmiş olan bu çocuğun ulusu omuz omuza
Türkler ile yaşamış, onlarla yakınlaşmış, imparatorluğu şarkılarıyla,
danslarıyla, altınıyla, gülüşü ile doldurmuştur... Ve siz basit bir ifade ile
bütün bunları yokettiniz. Deha!
Yüz yıldır bu iki
milleti yönetmek hiç zorluk çıkarmıyor! Soykırım var – Ermeniler söz dinliyor.
Soykırım yok – Türkler söz dinliyor. Bizim görevimiz – bu sihirli sözü
zamanında telaffuz etmek.
Şimdilerde ise
“UKRAYNA UKRAYNALILAR İÇİNDİR!” ifadesi nasıl da rövanşta! Bence Ruslar ve
Ukraynalılar artık asla birbirilerini bombardıman ve açılan ateş için
affetmeyeceklerdir.
Ne de olsa, er ya
da geç yabancı birini affedilebileceğimiz konularda, öz kardeşimizi ise affedemiyoruz. ASLA! Bu işte önemli olan;
Başlamaktır!..
Katliamın
boyutuna bakılacak olursa, herhalde hiç bir şey “Bütün yönetim işçilerin,
askerlerin ve çiftçilerindir!” sözünüzle kıyaslanamaz. Tanrım, Benedikt olarak
çağrıldığım zamanlar nasıl da gülüyordum!
Bu ayrımcıların
Büyük Rusya İmparatorluk’unu nasıl yönettiğini hayal ederek gözümden yaş gelene
kadar gülüyordum.
Ah İsrail
Lazereviç! Size itirafımdır! Her Hristiyan’ın içinde bir Yahudi’nin yaşadığını
söylediğim meşhur lafımı telaffuz ettiğim zaman takipçilerimin yüzlerindeki
şaşkın ifadeleri dahinize adıyorum. Onlar ise hala ne demek istediğimi sormaya
korkuyorlar.
Gerçektende, hala
dünyayı, sizin harika beyninizde doğan kısa ifadeler yönetiyor, dünya tatlısı
İsrail Lazareviç! Ateşiniz çok sıcak olmasın, işkenceleriniz ise o kadar da
sürekli olmasın.
Ne kadar da kötü
çalışıyor bu mekanizma: KENDİ YAKININI
SEV!
Ve onun versiyonu
ne kadar da güvenilir KENDİ YAKININDAN NEFRET ET!
Ermeniler,
Türkler, Ruslar, Ukraynalılar, Polonyalılar, Almanlar, Sırplar, Hırvatlar,
Yahudiler, Araplar, Çinliler, Tibetliler, Hintler... Sizler birbirinizden
nefret ettiğiniz sürece benim hükmüm mutlaktır.”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İsrail Lazeroviç
Gelfand. Nefret insan. Rusya’dan çıkma, Alman istihbaratının ajanı ve Lenin’in
müfettiği, bütün hayatını Rusya İmparatorluk’unu imha etmeye adamıştır.
Genç Türkiye
yönetiminin politik ve finansal danışmanı, Konstantinapolis Yahudi
Cemaatlerinin desteği ile tespit edilemez bir zenginliğe sahip olan kişilik.
1911 yılından beri sürekli olarak Konstantinopolis’de yaşamıştır.
1915 yılının ocak
ayında, genç Türkiye yönetimi ile birlikte Osmanlı İmparatorluk’undaki,
özellikle Ermeni ve Yunan etnik azınlıkların yokedilmesini planladı.
Rusya’nın ve
Avrupa’nın devrimci çevrelerinde Aleksander Parvus lakabı ile meşhurdu. Kendine
ait bir devlet satın alma ve onu şahsen yönetme hayali vardı. Bu devletin
kendisi için Rusya olacağını ümit ediyordu.
Jeopolitik
arenada şiddetli faaliyetlerini “Rusya için kötü olan her şey, Almanya için
iyidir.” ideolojisi ile gerçekleştirmiştir. Çok uluslu Osmanlı İmparatorluk’u
yerine kurulmakta olan Türk uluslu Devletin kuruluşunda Genç Türkler’in
destekçisi olmuştur.
Gelfand-Parvus’un
yok etmeyi kendine hedef koyduğu her iki imparatorluk da sonunda düşmüştür.
Onlar sadece devlet olarak yok olmakla kalmamış, aynı zamanda yaşam tarzları,
kültürleri, bilimleri, ekonomi ve ideolojileri de yok edilmiştir.
Çok uluslu ve
gelişmekte olan iki zengin İmparatorluk: Rus ve Osmanlı on yıllarca fakirliğe,
dağılmaya ve nefrete mahrum olmuştur.
Aleksander Parvus
ya da İsrail Lazareviç Gelfand, günümüzde bile en belirgin devletleri yok
etmeyi ve kendi paralarına, kendi yaşam tarzlarına ve ideolojilerine bağlamayı
hedefleyen Yahudi oligarhlarına aitti.
Yahudi
oligarhları, her zaman için oynunu kulis arkasında, gizlilikte, her çeşit
gürültüden kaçınarak oynamayı bildi, bu yüzden de onları suç üstünde yakalamak
bu denli zor.
Bu gün, onun
darbelerinin sonucunda Ukrayna dize gelmiştir. Slogan aynı, sadece ülkenin ve
ulusun ismi değişti. Şimdiki hali: “Ukrayna Ukraynalılar içindir.”
Ve burada da, yer
yüzündeki bütün demokratik devrimlerde ve sivil savaşlarda parmağı olan
astronomik banka hesapları ile yine aynı Yahudi oligarhları. Onlar dünyayı bu
şekilde yönetiyorlar: Kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya düşürüyorlar.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ermeni
kardeşlerim, ben trajedimizde icracıları değil, sipariş edenleri gerçek suçlu
görüyorum. İcracıların her biri zaten cehennemde yanıyor. Sipariş edenler
ise... Sipariş edenler bizimle dalga geçiyor.
Bana söyleyebilir
misiniz lütfen, bu dünya Ermeni halkının soykırımının siparişini verenler,
parasını ödeyenler tarafından yönetilirken nasıl oluyor da Ermeni halkı soykırımı bütün dünya tarafından
kabul ediliyor? Ben eminim ki bizimle basitçe kedi-fare oyunu oynuyorlar.
Ne de olsa
eşitlik diye en yüksek sesle bağıranlar, asıl soykırımı soykırım olarak kabul
etmeyenlerdir. Bunlar herkesten önce ABD, İsrail ve onların batı dünyasındaki
uydularıdır.
Hadi bir
sorumuzun yanıtını verelim: Bize bütün gerçek mi gerekiyor yoksa gerçeğin
yarısı mı?..
Ben, iki
milletin: Ermeniler’in ve Türkiler’in, yeniden barışmalarının, yeniden komşu ve
kardeş olmalarının hayalini kuruyorum.
Batı Ermenistan’a
hayatın dönmesini ve İstanbul’da korkusuz bir şekilde Ermenice’nin
konuşulabilmesinin hayalini kuruyorum.
Eminim ki, 14
yaşında, ebeveynleri dahil olmak üzere bütün ailesini kaybeden ve bir daha
oraya hiç dönmemek üzere evini terkeden, dedem Melkisedek’in gerçekleşmeyen
hayali tam olarak buydu.